Mustafa İsmet İnönü, Osmanlılar döneminde Albay, Türkiye döneminde Orgeneral ve Genelkurmay Başkanı olan, cumhuriyetten sonraki Türkiye’nin ilk Başbakanı, ikinci Cumhurbaşkanı olan, İstiklal Madalyası sahibi asker ve siyasetçidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra genel başkanı olunca, CHP kurultayı tarafından kendisine “Milli Şef” unvanı verilmiştir. Mevhibe Hanım’ın eşi, Ömer İnönü, Erdal İnönü ve Özden Toker’in babasıdır.
İsmet İnönü, Kurtuluş Savaşı’na katılmış ve Lozan Barış Antlaşması’nı imzalamıştır.
1884’te İzmir’de Reşit Efendi ile Cevriye Temelli Hanım’ın ikinci oğulları olarak doğmuştur. Reşit Efendi aslen Bitlis’in tanınmış ailelerinden Kürümoğulları ailesindendir. Reşit’in babası Abdülfettah Efendi Malatya’ya yerleşmiştir. Annesi Cevriye (1867-1959) ise aslen Razgrad’lı (Bulgaristan) olup babası Razgrad ulemasından Müderris Hasan Efendi 1870′lerde İstanbul’a göç etmiştir. Cevriye ile Reşit 1880′de İstanbul’da evlenmişlerdir. İlk çocukları Ahmet Mithat (1882-1960) ve ikincisi İsmet’in dışında Hasan Rıza (ö.1972) ve Hayri Temelli adlı iki oğulları ve Seniha Okatan (ö.1964) adlı bir kız çocukları olmuştur.
İsmet, ilk ve orta öğrenimini Sivas’ta tamamladı. Bir yıl Sivas’ta Mülkiye İdadisi’nde okuduktan sonra, 1897 yılında İstanbul’daki Mühendishane İdadisi’ne gitti. 14 Şubat 1901′de Mühendishane-i Berrî-i Hümayun’a (topçu okulu) girip 1 Eylül 1903′te bu okulu topçu teğmeni olarak bitirdi. 26 Eylül 1906′da Erkân-ı Harbiye Mektebi’ni birincilikle bitirerek kurmay yüzbaşı rütbesiyle Edirne’deki 2. Ordu’nun 8. Topçu Alayı’nda 3. Batarya Bölük Komutanı olarak kurmay stajını yaptı.
1908′de 2. Süvari Fırkası’nın kurmayı oldu ve 31 Mart Olayı (13 Nisan 1909)’nda Hareket Ordusu Karargâhı’nda görev aldı. 1910′da 4. Kolordu’nun kurmaylığına getirildi ve 1911′de Yemen Kuvayi Mürettebe Komutanlığı kurmayı ve 26 Nisan 1912′de binbaşılığa yükseltilerek Yemen Kuvayi Umumiye Komutanlığı’nın kurmay başkanlığına getirildi.
1912 – 1913 yılları arasında Harbiye Nezareti’nde Başkomutanlık Karargâhı 1. Şube’de bulundu ve İkinci Balkan Savaşı’nda Çatalca Ordusu Sağ Cenah Komutanlığı kurmaylığına getirildi. Savaştan sonra İstanbul Antlaşması’nın bağıtlanmasında Bulgarlar ile görüşen kurula askerî danışman olarak katıldı.
1914′te Harbiye Nazırlığı ve Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisliğine (Genelkurmay Başkanlığı) atanan Enver Paşa’nın başlattığı ordunun yenileştirilmesi hareketinde etkin rol oynadı.
29 Kasım 1914′te kaymakamlığa (yarbaylığa) yükseltilerek 2 Aralık 1914′te Genel Karargâh 1. Şube Müdürü oldu. 2 Aralık 1915′de 2. Ordu Kurmay Başkanlığı’na getirildi ve 14 Aralık 1915′te miralay (albay) oldu.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Kafkas Cephesi’nde Kolordu Komutanı olarak, yıllar sonra Anıtkabir’de karşısına gömüleceği Mustafa Kemal (Atatürk) Paşa ile birlikte çalıştı. Bu sırada Mustafa Kemal Paşa bu ordunun 16. Kolordu Komutanlığı’na atandı. İsmet Bey, 1916 yılının yaz aylarında bir süre çarpışmaları yönetti. 2. Ordu Komutan Vekili Mustafa Kemal Paşa’nın önerisiyle, 12 Ocak 1917′de 4. Kolordu Komutanlığı’na atandı.
Bir süre sonra İstanbul’a geri çağrıldı ve Halep’te 7. Ordu’nun oluşturulmasında görev aldı. 1 Mayıs 1917′de Filistin Cephesi’nde 20. Kolordu Komutanlığı’na, 20 Haziran’da 3. Kolordu Komutanlığı’na atandı. Bu sırada 7. Ordu’nun komutanlığını üstlenen Mustafa Kemal Paşa ile gene yakın ilişki içinde oldu. Ancak Megiddo Muharebesi sırasında yaralanınca İstanbul’a gönderildi.
Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından az önce Sina ve Filistin Cephesi’ndeki Yıldırım Orduları Grubu’nun General Edmund Allenby karşısında uğradığı Nablus Bozgunu sırasında yaralanarak İstanbul’a dönen İsmet Bey, 24 Ekim 1918′de Harbiye Nezareti’nde müsteşarlığa atandı. 29 Aralık 1919′da Paris Barış Konferansı’na hazırlık için kurulan komisyonda askeri danışman oldu. 4 Ağustos 1919′da yalnızca sekiz gün için Askeri Şûra Muamelat-ı Umumiye Müdürlüğü’ne, bir ara da jandarma ve polis örgütünün iyileştirilmesi için kurulan komisyona üye olarak atandı. Bütün bunlar genellikle birkaç günlük görevlerdi.
İlk kez 8 Ocak 1920′de Ankara’ya gitti ve kısa bir süre Mustafa Kemal Paşa ile çalıştı. Yeni kurulan Ali Rıza Paşa hükümetinde Harbiye Nazırı olan Fevzi Paşa (Çakmak)’nın çağrısı üzerine şubat sonlarında İstanbul’a gitti. 9 Nisan 1920′de Mustafa Kemal Paşa’nın çağrısı üzerine yeniden Ankara’ya döndü ve İstanbul ile bütün resmî bağlarını kopardı.
23 Nisan 1920′de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) Edirne milletvekili olarak katıldı. Albay İsmet Bey, 6 Haziran 1920′de İstanbul’da Divan-ı Harp tarafından gıyabında ölüm cezasına çarptırıldı.
10 Kasım 1920′de milletvekilliği ve vekillik görevi saklı kalmak üzere Garp Cephesi (Batı Cephesi) Kuzey Kesimi Komutanlığı’na atandı. Çerkez Ethem Bey Ayaklanması’nın ve iç ayaklanmaların bastırılmasında etkin rol oynadı. Ocak 1921′de Birinci İnönü Savaşı’nda Yunanistan ilerlemesini durdurunca beş yıldır bulunduğu albaylık rütbesinden Mirliva (Tümgeneral) rütbesine terfi etti. Mart 1921′de İkinci İnönü Savaşı’ndaki başarıdan sonra Milli Müdafaa Vekili olan Fevzi Paşa, TBMM kararıyla Birinci Ferik (Orgeneral) rütbesine terfi etti; İsmet Paşa ise 4 Mayıs 1921′de Garp Cephesi Komutanlığı’na getirildi. Ancak 17 Temmuz 1921′de Kütahya-Eskişehir Savaşı’nda aldığı yenilgi üzerine TBMM tarafından Genelkurmay Başkanlığı görevinden azledilerek, yerine 3 Ağustos 1921′de, aynı zamanda Başvekil (Başbakan) ve Milli Müdafaa Vekili olan Fevzi Paşa getirildi.
Daha sonra Sakarya Savaşı sırasında TBMM tarafından TBMM Reisi olan Mustafa Kemal Paşa’nın Başkomutanlığa getirilmesi üzerine Mustafa Kemal Paşa’nın maiyetinde Tümgeneral rütbesi ile bulundu ve Büyük Taarruz’dan sonra Mustafa Kemal Paşa tarafından ateşkes görüşmelerinde bulunmak üzere Mudanya’ya gönderildi.
Milli Mücadele’nin sonunu belirleyen Mudanya Mütarekesi görüşmelerinde (3 Ekim-11 Ekim 1922) Türk tarafını temsil eden İsmet Paşa, 26 Ekim 1922′de Hariciye Vekili oldu. Lozan görüşmelerinde Türk tarafını temsil eden murahhas heyetin başkanlığını yaptı; yeni devletin bağımsızlığını ve egemenliğini onaylayan, Sevr Antlaşması’nı ve Mondros Mütarekesini geçersiz kılan Lozan Antlaşması’nı imzaladı.
İkinci dönem (1923-1927) TBMM’de Malatya milletvekili olarak bulunan İsmet Paşa, Fethi Bey’in (Okyar) kurduğu İcra Vekilleri Heyeti’ne gene Hariciye Vekili olarak girdi. 23 Ağustos’ta Lozan Antlaşması’nın TBMM’de kabulü, siyasal-diplomatik başarılarının en önemlisi oldu.
29 Ekim 1923′te cumhuriyetin ilanı ile sonuçlanan süreçte, Mustafa Kemal Paşa ile yakın siyasal işbirliği içindeydi. 30 Ekim’de Cumhuriyet’in ilk hükümetini kurdu ve aynı zamanda Halk Fırkası (sonradan Cumhuriyet Halk Partisi veya CHP) genel başkan vekilliğini üstlendi.
İsmet Paşa’nın ilk başbakanlık döneminde Cumhuriyetin ilk devrimleri yapılmaya başlandı. Öğretimin birleştirilmesi, halifeliğin kaldırılması ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulması (3 Mart 1924) bu dönemde gerçekleşti. Muhalefet partisi olarak kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın Çankaya’ya olan aşırı muhalefetini hükümet üzerinden yürütmesi üzerine cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa ile anlaşarak 8 Kasım 1924′te başbakanlıktan ayrıldı. 21 Kasım 1924′te yeni hükümeti Fethi Bey kurdu.
Doğudaki Şeyh Sait Ayaklanması üzerine ayaklanmaya müdahalede geç kalan Fethi Bey istifa etti. 3 Mart 1925′te İsmet Paşa cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa tarafından yeniden hükümeti kurmakla görevlendirildi. Ayaklanmanın bastırılmasında Başbakan olarak önemli rol oynadı. 6 Mart 1925 tarihinde Takrir-i Sükûn Kanunu’nu yürürlüğe sokarak İstiklal Mahkemeleri’nin yeniden kurulmasını gerçekleştirdi. Bu kanuna dayanarak tüm muhalefet partilerini ve muhalif gazeteleri kapattırdı.
Bu arada askeri görevi de sürerken 1926’da Orgeneral rütbesine terfi ettikten sonra askerlikten emekli oldu. Bu tarihten sonra, yeni devletin oluşumunda Mustafa Kemal Paşa ile birlikte en önemli siyasal kişilik olarak belirdi.
1934′te Soyadı Kanunu çıktığında Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği İnönü soyadını alan İsmet Paşa, 1924′ten 1937′ye değin Başbakanlık görevini aralıksız sürdürdü. Bu dönemde ülkedeki bütün önemli siyasal gelişmelerde; devrimlerin duyurulmasında ve uygulanmasında, ekonomi politikasında Devletçilik ilkesinin kabulünde ve uygulanmasında, yeni devletin kurulmasında çok önemli rolü oldu.
1936′da Faşizmi incelemek üzere İtalya’ya gönderilen CHP Genel Sekreteri (Katib-i Umumi) Recep Peker’in dönüşünde yazdığı TBMM üzerinde bir “Faşist Konsey” kurulmasını öngören raporu onaylayıp imzalaması üzerine cumhurbaşkanı Atatürk“Başvekil hazretleri anlaşılan yorgunluktan, önüne gelen raporları okumadan imzalıyor!” dedi ve kararı reddetti. Bu değerlendirmeye “Koskoca memleket rakı sofrasından mı idare edilecek?” diye yanıt verince aralarında gerginlik çıktı. Dersim Ayaklanması’nın bastırılması sırasında da düşünce ayrılıkları çıkınca Eylül 1937′de cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından başbakanlık ve CHP’nin genel başkan yardımcılığı görevlerinden alındı ve yerine Celâl Bayar atandı. Bu dönemde yalnızca TBMM’de Malatya milletvekili olarak görev yaptı.
Atatürk’ün ölümü üzerine 11 Kasım 1938′de TBMM tarafından cumhurbaşkanlığına seçildi. Bunun yanı sıra “kayd-ı hayat” şartıyla CHP genel başkanlığına da getirildi. CHP’nin 26 Aralık 1938′de toplanan Birinci Olağanüstü Kurultayı’nda partinin “değişmez genel başkan”ı seçildi ve kendine “Milli Şef” unvanı verildi.
30 Aralık 1925 tarihli 701 sayılı yasa ve 16 Mart 1926 tarihli 3322 sayılı kararname ile 50, 100, 500 ve 1.000 liralık banknotların ön yüzlerinde cumhurbaşkanının resminin bulunması kararı alınmıştı. Buna dayanarak, para ve pulların üzerindeki Atatürk resimleri kaldırılıp yerine İsmet İnönü’nün portreleri kullanıldı.
Cumhurbaşkanı seçilmesinden hemen sonra başlayan İkinci Dünya Savaşı (1939-1945) döneminde İnönü, ülkeyi savaştan uzak tutmaya çalıştı. Savaş yıllarındaki ekonomik ve toplumsal sıkıntılar ise dönemin unutulmayan mirası olarak kaldı. Varlık Vergisi uygulaması hayata geçirildi. Yine bu dönemde Hasan Ali Yücel’in öncülüğündeki Köy Enstitüleri kuruldu. Bu enstitüler yıllar sonra kapatılana kadar 20.000 öğrenci köy öğretmeni olarak eğitildi. Ayrıca cumhurbaşkanlığı döneminde müziğe özel yeteneği olan küçük yaştaki çocukların bu konuda iyi bir eğitim almasını sağlamak için çıkardığı Harika Çocuklar Yasası ile İdil Biret ve Suna Kan gibi sanatçıların yetişmesinde önemli rolü olmuştur.
İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından, gerek uluslararası siyasetteki gelişmeler, gerekse ülke içindeki yeni oluşumlar rejimin genel niteliğinde önemli değişiklikleri gündeme getirdi. Savaşın galiplerinden olan Sovyetler Birliği’nin lideri Stalin’in Türkiye’den Kars, Ardahan, Artvin ve Sarıkamış’ı istemesi, Türkiye’yi, savaşın diğer galipleri ABD ve İngiltere ile daha yakın ilişkilere zorladı. Bazı çevreler SSCB’nin böyle bir istekte bulunmayıp yalnızca bazı akademisyenlerin eski anlaşmalar üzerinde yorumlarda bulunmuş olduklarını, bu propagandanın Türk kamuoyunu NATO saflarına katılmaya ikna etmek için düzenlenmiş bir ABD siyasal operasyonu olduğunu iddia etseler de askeri ve ekonomik destek vermeye hazır olduğunu belirten ABD, Truman Doktrini ile öngördüğü yardımın karşılığında Türkiye’de özgür seçimlere dayanan demokrasi düzeninin yerleştirilmesini ve “Milli Şef”lik, “5 yıllık kalkınma planları”, Köy Enstitüleri gibi Sovyetler Birliği benzeri uygulamaların kaldırılmasını istedi.
1945 yılında kurulan Milli Kalkınma Partisi’nden sonra 1946′da kurulan Demokrat Parti (DP) ile çetin bir seçim yarışına girdi. 1946 yılında yapılan ilk çok partili seçimde “açık oy, gizli tasnif” yöntemi kullanıldı ve CHP bu seçimlerde iktidarını sürdürdü. Ancak seçimlerde kullanılan uygulama yüzünden seçimlerin bir biçimde şaibeli olduğu iddia edilmektedir. Tek başına iktidarda bulunduğu 1938-1950 döneminde Türkiye ekonomisi ortalama yıllık % 1.8 oranında büyümüş, bununla birlikte Türkiye’nin GSMH’si dünya toplamının binde 6.52′sinden binde 6.43′üne düşmüştür.
14 Mayıs 1950 genel seçimlerinde CHP % 40, DP ise % 52 oy aldı. Bunun üzerine CHP iktidarı DP’ye bırakırken, İsmet İnönü de cumhurbaşkanlığından ayrıldı ve ana muhalefet partisi genel başkanı olarak siyasal yaşamını sürdürdü. On yıllık muhalefet döneminde, 1954 ve 1957 seçimlerini de yitirmesine karşın partisinin başında kaldı ve iktidarın siyasal baskılarına rağmen, CHP’nin yeniden güçlenmesine katkıda bulundu.
DP, 1960 yılında 27 Mayıs Darbesi ile iktidardan uzaklaştırıp yeni anayasa kabul edildikten sonra, 15 Ekim 1961 genel seçimlerinden CHP tek başına iktidar olacak çoğunluğu sağlayamasa da, birinci parti olarak çıkınca, İnönü yeniden hükümeti kurmakla görevlendirildi. Bu dönemde CHP-AP, CHP-YTP-CKMP ve CHP-Bağımsızlar koalisyon hükümetlerine başkanlık etti. Yeni kurulan siyasal sistemin sağlıklı biçimde işlemesi için çaba gösterdi.
27 Mayıs Darbesi’nin doğurduğu sorunlarla da uğraşarak 22 Şubat 1962 ayaklanması ve 20 Mayıs 1963 ayaklanması girişimlerinin önlenmesi çabalarında cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay ile birlikte yardımcı oldu. 1964 Kıbrıs Olayları sırasında ABD’nin Türkiye’nin adaya müdahalesini engellemesi üzerine dış politikada çok yönlü arayışlara girdi.
İlk Devlet Araştırma Kütüphanesi ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’nun kurulması, planlı ekonomiye geçiş, 5 yıllık kalkınma planları, sendikalar, grev ve toplu sözleşme yasalarının çıkarılması, Ankara Antlaşması ve sonraki yıl Ortak Pazar üyeliği, SSCB ile iyi ilişkiler kurulması, Milli İstihbarat Teşkilatı Yasası ve düzenlemesi, Milli Güvenlik Kurulu’nun başlangıç ve geliştirilmesi, Türk ordusunun çağdaşlaştırılması; İran ve Pakistan ile birlikte bölgesel kalkınma organizasyonunun kurulması, Avrupa ve Orta Asya ülkelerini bağlayan mikrodalga radyo iletişim ağı kurulması, Devlet İstatistik Enstitüsü ile Turizm Bakanlığı’nın kurulması, Güneydoğu Anadolu’nun kalkınma ve geliştirilmesi planları, Basın Yayın Yüksek Okulu’nun ilk kuruluşu İsmet İnönü’nün başbakanlık ve Cemal Gürsel’in cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemde gerçekleştirildi.
İnönü hükümeti mecliste yapılan bütçe oylamasında ret oylarının kabul oylarından fazla çıkması üzerine istifa etti ve 20 Şubat 1965′te yerini Suat Hayri Ürgüplü hükümetine bıraktı. 10 Ekim 1965 seçimlerinde partisinin seçimi yitirmesi üzerine, parti içi görüş ayrılıkları derinleşti. İnönü’nün desteklediği “ortanın solu” politikasının CHP tarafından benimsenmesine rağmen parti 1969 yılında yapılan genel seçimleri de yitirdi.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 12 Mart 1971′deki müdahalesinden sonra, CHP’nin tutumu konusunda parti içinde önemli görüş ayrılıkları belirdi ve İnönü parti genel sekreteri Bülent Ecevit ile anlaşmazlığa düştü. Ecevit’e göre, müdahalenin amacı, CHP içinde egemen olan “ortanın solu” politikasına son vermek ve partinin iktidar olmasını önlemekti. İnönü ise müdahaleyi onaylamıyordu ve müdahaleden iki gün sonra CHP grubunda çok sert bir konuşma yaptı; ancak yine de ortamın yumuşaması için yeni hükümete bakan vermeyi kabul etti. Yeni kurulacak hükümete partinin üye verip vermeyeceği konusunda beliren anlaşmazlık sonucunda Ecevit istifa etti. Ecevit ile yoğun bir mücadeleye giren İnönü, Mayıs 1972′de toplanan Beşinci Olağanüstü Kurultay’da, politikasının partisince onaylanmaması durumunda istifa edeceğini açıkladı. Kurultayda parti meclisi Ecevit’in yanında yer alınca da 8 Mayıs 1972′de CHP genel başkanlığından ayrıldı. Türk siyasal yaşamında parti içi mücadele sonucunda değişen ilk genel başkan olan İnönü 4 Kasım 1972′de CHP üyeliğinden, 14 Kasım 1972′de de milletvekilliğinden istifa etti. Başvurusu üzerine tabii senatör olarak Cumhuriyet Senatosu’nda görev aldı.
25 Aralık 1973 Salı günü saat 16:05′te ölen İnönü 28 Aralık’ta devlet töreni ile Anıtkabir’de toprağa verildi. Anılarının bir bölümünü Hatıralarım, Genç Subaylık Yılları, 1884-1918 (1968) adı altında toplamış, ayrıca değişik tarihlerdeki söylev ve demeçlerini içeren İsmet Paşa’nın Siyasi ve İçtimai Nutukları, 1920-1933 (1933), İnönü Diyor ki (1944), İnönü’nün Söylev ve Demeçleri I, 1920-1946 (1946) gibi kitapları yayımlanmıştır.
KAYNAK: Şevket Süreyya Aydemir, İKİNCİ ADAM, İstanbul, 1968
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder